Bu sinyalleri iyi değerlendirin!
Sağlıklı olmamız, kendimizi tanımamız ve vücudumuzda meydana gelen değişikliklerin farkında olmamızla mümkün oluyor. “Hangi belirtiler hangi hastalıklara işaret eder?” sorusuna verilecek yanıtlar, hem hastalığımızın erken teşhis edilmesi hem de tedavide zaman kaybetmemek anlamına geliyor.
Vücudumuzdaki bazı belirtilerin ne gibi hastalıklardan kaynaklandığını bilmemiz ve bu durum karşısında önlem almamız sağlığımız açısından büyük önem taşıyor. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Nafiz Karagözoğlu, “Önemsiz görünen bazı şikâyetler, ciddi hastalıkların işareti olabilir” diyor. Dr. Karagözoğlu, vücudumuzdaki hiçbir değişikliğin göz ardı edilmemesi ve doktora gidilmesi gerektiğini dile getiriyor. İşte sağlığımız için gözden kaçırmamamız gereken başlıca sinyaller
CİLTTE VE GÖZ AKLARINDA SARILIK: Ciltteki ve göz aklarındaki sarılık; Hepatit A, B, C, D, E, F, G gibi sarılık hastalığı yapan virüslerden kaynaklanabiliyor. Sarılık beraberinde karaciğer tahribatına neden olan virüslerden, bakteri cinsi mikroorganizmalardan, safra kanalında tıkanma yapacak taş tümör ve apse gibi durumlardan, karaciğerden ya da başka organlardan gelmiş tümör ve pankreas tümörlerinden dolayı da oluşabiliyor.
SOLUKLUK: Bu belirti en sık kansızlıkta gözleniyor. Tansiyon düşüklüğü, vücutta fazla sıvı bulunması, çeşitli enfeksiyonlar, kronik organ ve özellikle de dolaşımın yavaşladığı kalp yetersizliklerinde, kişinin teninde solukluk gözleniyor.
MORARMA: Dolaşımda yeterli oksijen bulunmaması ya da damar tıkanıklığı gibi sorunlarda, ilgili yerlere yeterince kan ulaşamaması vücutta morarmaya neden oluyor. Bu durumun en sık rastlanan nedenleri arasında; kronik bronşit, amfizem gibi akciğer hastalıkları, polisitemi denilen kan fazlalığı, kalp yetersizliği ve kalp kapak hastalıkları yer alıyor.
DÖKÜNTÜLER: Cilt döküntüleri genellikle alerjik durumlarda, kızamık, kızamıkçık, suçiçeği gibi döküntülü hastalıklarda görülüyor. Ayrıca kronik karaciğer rahatsızlığı da özel cilt döküntülerine neden olabiliyor
GÖĞÜS AĞRISI: Basit kas ağrısından kalp krizine kadar geniş bir yelpaze çiziyor. Akciğer enfeksiyonları, mide ve yemek borusu rahatsızlıkları da göğüs ağrısı yapabiliyor.
TANSİYON DÜŞÜKLÜĞÜ: Özellikle su ve tuz kaybına bağlı olarak gelişiyor. Ayrıca ağır kalp yetersizliği, akut kalp krizi, alerjik reaksiyonlar ve uzun süren ishal hallerinde de gözlenebiliyor.
GEÇİCİ BİLİNÇ KAYBI VE BAYILMA: Kalp ritim bozuklukları, kana mikrop karışması, sara nöbetleri, kalp krizi ve beyinle ilgili hastalık durumlarında geçici bilinç kaybı ve bayılma gözleniyor.
DOKULARDA AŞIRI SIVI BİRİKİMİ (ÖDEM): Bu sorun en sık kalp yetersizliği durumunda ortaya çıkıyor. Aşırı tuz alımı, uzun süre ayakta kalma ve varisler, bacaklarda ödem nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca tiroit bezi rahatsızlıkları da ödeme yol açabiliyor. Karaciğer bozukluğu ya da (alım azlığına bağlı) kanda protein düşmesi olarak adlandırılabilecek sorunlar da yine başlıca ödem nedenleri arasında bulunuyor.
ÖKSÜRÜK: En sık rastlanan solunum sistemi bulgusudur. Sigara ve diğer tahriş edici maddelere karşı üst solunum yolu ya da akciğer enfeksiyonlarına, akciğer ve solunum yolu tümörlerine, reflü ve kalp yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Bazı ilaçların yan etkileri ve astım gibi solunum zorluğu yapan durumlar da, öksürüğe neden olabiliyor.
NEFES DARLIĞI: Hastanın aldığı nefesle vücut ihtiyacı olan oksijen değişiminin yetersiz olması nedeniyle ortaya çıkan duruma nefes darlığı adı veriliyor. Sıklıkla kronik akciğer hastalıkları, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, akciğer enfeksiyonları, astım krizleri, akciğer tüberkülozu- tümörleri ve ağır kansızlık durumlarında görülüyor.
BALGAMLA YA DA ÖKSÜRÜKLE AĞIZDAN KAN GELMESİ: Bu belirti en çok akciğer tüberkülozu ve akciğer tümörlerinde gözleniyor. Daha seyrek olarak zatürree, bronşit gibi enfeksiyonlar ile yakıcı gaz ya da madde inhalasyonunda da görülebiliyor.
ATEŞ: Vücut ısısının artması yani 37.2’nin üzerine çıkması, ateş olarak değerlendiriliyor. Bu durum en sık viral ve bakteriyel enfeksiyonlarda gözleniyor. Sıcağa ve güneşe uzun süre maruz kalmak, daha seyrek olarak da karaciğer, akciğer ve pankreas tümörleri ile bazı romatizmal hastalıklar, bu soruna neden olabiliyor.
KİLO KAYBI: Yeterli gıda alınmaması durumunda, tiroit bezinin fazla çalışması (hipertiroidi), kronik enfeksiyonlar, kanser türleri, ciddi kalp yetersizliği, mide ve bağırsak rahatsızlıkları ile bazı parazit hastalıkları kilo kaybına yol açabiliyor.
KİLO ALIMI: Tiroit bezinin az çalışması, böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı hormon bozuklukları ve fazla kalori alımı, kilo artışının başlıca nedenleri arasında yer alıyor.
HALSİZLİK: Sık rastlanan halsizlik nedenleri arasında stres ile yetersiz ve kalitesiz uyku başı çekiyor. Ancak bu şartlar mevcut olmadan da, bazı durumlarda birkaç günden fazla süren halsizlik hali görülebiliyor. Bu durumda; enfeksiyon, madde ve ilaç kullanımı, kronik viral hastalıklar ve ek bulgular değerlendirilerek, tümör oluşumlarının araştırılması gerekiyor.
Kadınca Haberler
5 Mart 2015 Perşembe
Karın Ağrısı Deyip Geçmeyin
Ağrı toplumda en çok görülen şikayetlerden biri olup, karın ağrıları da hemen herkesin yaşamı boyunca en az bir kez karşılaştığı bir durumdur. Karın ağrısının birçok nedeni var.Özellikle ani başlayan karın ağrılarında mutlaka hekime danışılması ve danışılmadan ağrı kesici ilaç alınmaması gerekir...İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op.Dr.A.Kerim ÖZAKAY karın ağrısının önemli bir bulgu olabileceğini belirterek bir çok önemli noktanın altını çiziyor.
Karın Ağrısı Nedir ?
Kaburgaların alt kenarından başlayıp kasıklara kadar olan vücut bölümünün ağrılı durumlarına kısaca karın ağrısı denir.
Karın ağrısının sebepleri nelerdir? Neden olur ?
Karın ağrısı karın boşluğundaki organların hastalıklarından kaynaklanabileceği gibi karın boşluğu dışındaki organların hastalıklarında yansıyan ağrı şeklinde de oluşabilir.Karın ağrısı yapan durum ve hastalıklar oldukça fazladır. Basit bir üşütmeden, gıda zehirlenmesinden, ameliyat gerektiren ciddi hastalıklara kadar çok sayıda karın ağrısı sebebi vardır. Örneğin,kalp krizinde ya da akciğerlerin iltihaplı hastalıklarında karın ağrısı gözlemlenebilir.
Karın ağrısı hangi hastalıkların işareti olarak değerlendirilebilir?
Karın ağrısı yapan hastalıkları Akut (ani başlangıçlı) karın ağrısına sebep olan hastalıklar ve Kronik (uzun süren,tekrarlayan) karın ağrısına sebep olan hastalıklar olarak kabaca ikiye ayırabiliriz.Akut karın ağrısına sebep olan hastalıklara Apandisit ve böbrek taşı düşürmeyi,kronik karın ağrısına sebep olan hastalıklara da safra kesesi taşları,oniki parmak bağırsağı ülserini örnek verebiliriz.
Karın ağrısı olunca endişelenmeli miyiz?
Her karın ağrısının altından ciddi bir hastalık çıkmayabilir.Ağrı sebeplerini araştırırken pek çok değişkeni değerlendirmek gerekir.Kişinin yaşı,cinsiyeti,ağrının yeri,süresi,beraberindeki şikayetler,var olan başka hastalıklar,tetkik sonuçları önemlidir.Tek başına ağrı teşhis için yeterli değildir.Hafif ama sürekli bir ağrının altından mide kanseri gibi ciddi bir hastalık çıkabileceği gibi şiddetli,kıvrandırıcı bir ağrı küçük bir böbrek taşı sebebiyle olabilir.
Hangi tip karın ağrısında korku duymamıza gerek yoktur?
-Ağrıya ateş,kusma,genel durum bozukluğu,gaz ve gayta çıkaramama eşlik etmiyorsa
-Gelip geçici gaz sıkışması şeklinde ağrılar çok sık tekrarlamıyorsa
-Ağrı hafif ,kısa süreli ve yandaş şikayetleri yoksa
Hangi tip karın ağrısında endişe duymalıyız?
-Ağrının yanında ateş,bulantı,kusma,ishal,kanama,kabızlık gibi yandaş şikayetler varsa,
-Ani başlayıp giderek şiddetlenen geçmeyen ağrılarda
-Ağrı hafif bile olsa çok uzun süren (günler,haftalar süren ağrılar) ağrılarda
Yukarıda belirtilenleri gözlemlediğiniz anda kesinlikle hekime başvurmalısınız.Bazen saatler kaybetmek tedavide ciddi sorunlara yol açar.Mesela delinmiş ülser durumunda acilen hasta ameliyat edilmelidir.
Ağrı olunca ağrı kesici almak doğru mudur?
Ağrının sebebi bilinmeden kullanılan ağrı kesici ilaçlar bazen teşhiste kullanılan ipuçlarını ortadan kaldırdığı için teşhis zorlaşıyor. Kural olarak karın ağrısının sebebini tam olarak belirlemeden ağrı kesici kullanmayı önermiyoruz. Bu konuda en sık karşılaştığımız olumsuz örnek apandisit olan kişilerdir. Apandisit ilk başladığında ağrı belirsiz olduğundan ya hekim tarafından ya da hasta kendisi ağrı kesici alır. Hastanın ağrısı kesilir ama apandisit iltihabı da alttan ilerlemeye devam eder. Sonunda bu hastalar gecikmiş olarak, bazen patlamış apandisit olarak hekimin karşısına gelirler.
Karın ağrısında hasta ne yapabilir?
En çok dikkat çekmek istediğimiz nokta, hemen ağrı kesici ilaç almamaktır. Belki basit bir gıda hazımsızlığı veya soğuk algınlığıdır. Ama şiddetli, birkaç saat geçmesine rağmen dinmeyen bir ağrı varsa, ağrı ile birlikte kişiyi günlük hayatından alıkoyan şikâyetleri varsa hekime başvurulmalıdır.
Toplumumuzda en çok görülen karın ağrısı nedeni nedir?
Erişkinlerde en sık görülen karın ağrısı sebeplerinin başında kadınlarda jinekolojik kaynaklı ağrılar,erkeklerde mide ve bağırsak hastalıklarına bağlı ağrılar geliyor.Kadınlarda ikinci sırada safra kesesi taşlarına bağlı ağrılarıyla karşılaşılır.Çocuklarda ise en sık bazı bakterileri ve parazitlerin neden olduğu mide , bağırsak hastalıkları nedeniyle karın ağrısı görülür.
Karın ağrısının en tehlikeli göstergesi bilinen hastalık hangisidir ?
İhmal edilen ve uzun süren karın ağrılarında en tehlikeli durum karın içi organlarının kanseridir. Akut ağrılı durumlarda en tehlikeli durum ise aort anevrizmasının yırtılmasıdır.Sonuç ölümcüldür.(Aort, kalpten çıkan ve vücudun tüm atardamar ağının kaynak aldığı ana arterdir. Aort anevrizması ise, vücudun en büyük atardamarı olan aortun duvar yapısının zayıflaması ve çapının genişlemesi anlamına gelir.)
Karın ağrısı olan kişiler hangi hekime başvurmalı?
Öncelikle aile hekimine muayene olmak uygundur. Eğer karın ağrısı sebebiyle bir uzmana muayene olmak gerekirse çocuklar için çocuk hastalıkları uzmanına, yetişkinler için de genel cerrahi uzmanına muayene olmak gerekir.
Karın ağrılarının psikolojik sebepleri de var mıdır?
Çok evhamlı kişiler, hastalık hastalığı olan kişiler, bazı ilaç alışkanlığı olan kişiler, hastalık taklidi yapanlar ve en sık da psikosomatik rahatsızlığı olanlar karın ağrısından yakınırlar. Mesela ailesinde bağırsak kanseri görülmüş kişiler en ufak karın şikayetinde ağrı var diye doktora başvurur.
Bebek Sahibi Olmanıza Problem Olan Engeller
BEBEK SAHİBİ OLMANIZA PROBLEM OLAN ENGELLER…
Hamilelik bazen çok kolay elde ediliyormuş gibi görünse de oldukça karmaşık bir dizi olayın bir ahenk içinde işlemesi ile gerçekleşir. Ama bazı sağlık problemleri bu muhteşem biyolojik yolculuğa engel olabiliyor.Bunların kadın ve erkek arasındaki dağılımı hemen hemen eşittir. Çiftlerin 1/3’ünde kadında, 1/3’ünde erkekte, 1/3’ünde ise her ikisinde sorun bulunur.Konu ile ilgili Kadın Hastalıkları-Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op.Dr.Numan Bayazıt bebek sahibi olmanıza problem olan engelleri açıklıyor.
Erkeğe Bağlı Nedenler;
Spermiogram testi ile tanı konur. 2-5 gün dinlendikten sonra genellikle masturbasyonla sperm verilir. Spermlerin sayısı, hızı ve şekli değerlendirilir. Yapımı beyinden gelen hormonal uyarılarla testisde olup kanallar vasıtası ile dışarıya taşınır. Buna göre erkek faktörüne bağlı problemleri 3 ana bölümde düşünebiliriz.
1)Hormonal bozukluklar.
2)Testislerde sperm yapımının bozuk olması.
3)Yapılan spermin taşındığı kanallardaki tıkanıklıklar.
Genetik bozukluklar, inmemiş testis (kriptoorşidizm), testis ve sperm kanalı iltihaplanmaları (kabakulak orşiti), ağır esrar-alkol-sigara kullanımı, radyasyon,kemoterapi-radyoterapi,uzun süreli ısıya maruz kalma ve çeşitli ilaçlar neden olabilir. Ancak olguların büyük çoğunluğunda bir neden bulunamaz. Nedeni bulunabilenlerin ancak %10’dan daha az bir kısmı ilaçla veya operasyonla düzebilir.Bu nedenle genellikle eldeki mevcut spermle ne yapabileceğimize karar vermek zorunda kalırız.Bu da sorunun ciddiyetine göre aşılama veya mikroenjeksiyon olmaktadır. Menide hiç sperm yoksa microTESE operasyonu ile testisten sperm bulmak gerekir. Azoospermi adı verilen bu durumda sperm bulma olasılığı %60’tır.
Kadına Bağlı nedenler;
-%40 Yumurtlama Problemi (En sık görülen Polikistik Over Sendromu)
-%40 Kanal Tıkanıklığı
-%10 Açıklanamayan
-%10 Diğer (Myomlar,Endometrium,Rahim ağzı tıkanıklığı gibi…) nedenlerden kaynaklanır.
Yumurtlama problemleri seyrek adet görme veya hiç adet görememe şeklinde olabileceği gibi sık adet görme şeklinde de kendini gösterebilir. En sık karşımıza çıkan şekli PCOS’dur (Polikistik Over Sendromu ).
Yumurtlama düzensizliğine yol açan diğer problemler;
-Tiroid Hastalıkları
-Yeme Bozuklukları(anorexia)
-Aşırı kilo kaybetmek veya almak
-Obesite
-Hiperprolaktinemi
-Hipofiz tümörleridir.
Bu hastalıkların tanısının konulması infertilite probleminin çözülmesi kadar kadının genel sağlık durumunun düzeltilmesi ve uzun süreli olumsuz etkilerden korunması açısından da gereklidir.
Yumurtlama problemi yaşanabilen diğer durumlar erken menopoz ve hypogonadotropik hypogonadizmdir. Bu ikisi FSH –E2 testi ile kolayca ayırt edilir. Hypogonadotropik hastalar beyinden gerekli hormonlar salgılanmadığı ve dolayısı ile yumurtlama olmadığı için adet görmezler. Kandaki FSH düzeyi çok düşüktür.Bu durumda dışardan verilen menogon ve benzeri ilaçlarla yumurtlama sağlanır.
Tubal Faktör:
Enfeksiyon, endometriosis, appendisit,kronik iltihabi bağırsak hastalıkları nedeniyle (Chron,ülseratif kolit) geçirilmiş operasyonlara bağlı olarak kanallar tıkanabilir.
Histerosalpingografi (HSG) geleneksel ve standart tanı yöntemidir. Jinekolog veya radyolog tarafından çekilebilen bu röntgen filmi her zaman doğru sonuç vermez. Açık olan tüpler kanallardaki kasılmaya bağlı olarak kapalı görünebileceği gibi normal olmayan tüpler açık gibi de görünebilir. İhtiyaç duyulduğunda Laparoskopi yapılabilir.
Diğer faktörler:
Rahim içindeki Polip,Myom ve yapışıklıklar(iltihabi veya kürtaja bağlı),rahim ağzındaki doğumsal veya sonradan operasyonlara bağlı gelişen anormallikler gebeliği engelleyebilir.Bu sorunların büyük kısmı histeroskopik operasyonlarla düzeltilebilir.Rahim ağzı ile ilgili problemler IUI(aşılama) yolu ile aşılabilir.
ENDOMETİOSİS:
Rahim içini döşeyen ve embriyonun tutunduğu endometrium isimli dokunun rahim dışında bulunmasıdır.
Daha çok yumurtalıklar ve kanallarda görülür.
En sık yarattığı şikayetler;
- Kasık ağrısı,
- Adet sancısı,
- İlişkide ağrı,
- İnfertilitedir
Endometriosisli kadınların %30-50’i değişen derecelerde infertilite sorunu yaşamaktadırlar.
Şikayet ve muayene bulguları doktorunuzun endometriosisten sadece şüphelenmesini sağlar. Çikolata kisti adı verilen büyük kistlere neden olduğunda ultrasonla tanısı konulabilir. Kesin tanı laparoskopi ile konulabilir
Kadının Gizli Derdi Vaginismus;
Vajinismus, vajina girişini çevreleyen kasların istemdışı olarak kasılarak cinsel birleşmenin acılı olması ya da birleşmenin gerçekleşememesidir. Vajina girişini çevreleyen baskın kas grubu ";Pubik Kaslar";olarak adlandırılır, bunlar düz kas grubudur ve refleks olarak çalışırlar. Vajinismusda yaşanan kasılma istem dışıdır ve asla kadının kendi kontrolünde
değildir. Vaginismus da cinsel ilişkiyi imkansızlaştırdığı için tek başına hamileliği zorlaştıran bir durumdur. Vajinismus hastası çoğu kadın ilişkiye girememekten ötürü yoğun utanç duygusu hisseder ve sıkıntılarını paylaşmak istemezler. Durumu başkalarına anlatmak onları rahatsız edebilmektedir.Bebek sahibi olmak isteyen çiftler Vaginismus durumunda vakit kaybetmeden psikolojik yardım almak kişinin bundan sonraki yaşam ve cinsel yaşam kalitesini arttırır.
Stres’te bir faktör;
Bu karmaşık olaylar dizisi içinde psikolojik faktörlerin önemli olduğu düşünülmektedir. Vücutta salgılanan stres hormonları beyinden salgılanan hormonların salgılanma düzenini etkiler. Beynin Hipatalamus bölgesinden salgılanan ile hipofiz bölgesinden salgılanan FSH ve LH gibi yumurta gelişiminde çok önemli olan hormonların düzen içinde salgılanmasını sağlayan GnRH adı verilen hormon, stresten önemli ölçüde etkilenir. GnRH salgılama düzeninin değişmesi yumurta gelişimini olumsuz etkileyebilir. Stresi azaltmanın en iyi yolu dikkati başka yöne kaydırmaktır. Kişinin kendisini rahatlatan uğraşlara yönelmesi (resim, müzik, el sanatları vb…), ağır olmayan egzersiz, yoga, bahçe işleri gibi rahatlatıcı fiziksel çalışmalar yapması en çok tavsiye ettiğimiz yöntemlerdir.
Önce üretkenliğinizi test edin;
Bebek sahibi olabilmek için bayanlarda üretkenlik miktarı büyük önem taşımaktadır. Kısırlığın belirtilerinden biri olan üretkenlikte azalmayı artık evinizde yapacağınız testler ile belirleyebilirsiniz. Zorlu bir süreç olan kısırlığın ilk aşamasında Babystart FertilCheck Kadın Kısırlık Testi, kadınlarda biyolojik doğurganlık zamanının bir göstergesi olan seks hormonunu ölçer. Evde rahatlıkla uygulanabilen bu test idrarla yapılmaktadır.
Jinekolojik Muayeneyi İhmal Etmeyin
Hamile kalmak isteyen kişilerin öncelikle bir jinekolojik muayeneden geçerek, gebelik öncesi yapılması gereken smear gibi muayeneleri olmaları, muayene sırasında tespit edilen hastalıkların ve aile öyküsüne bağlı problemlerin önceden tespit ve tedavi edilmesi hamileliğin sorunsuz geçmesine yardımcı olur. Hamileliğe hazırlanıldığı dönemde bazı alışkanlıkların değiştirilmesi de önerilen bir konudur. Gereksiz stres yapmadan doğru zamanlarda ilişkinin programlanması, ama bunu bir zorunluluk ve görev haline dönüştürmeden yapılması hamilelik şansını arttır.
Can Sıkıcı Sorun; Asit Erozyonu
Yüzyılın en önemli ağız sağlığı sorunu olarak tanımlanan Asit erozyonu, modern beslenme alışkanlıkları sonucu ortaya çıkıyor.Her yaştan kadın ve erkekte asitli yiyecek ve içeceklerin dişle teması sonucunda diş minesi yüzeyinin yumuşaması ile ortaya çıkan asit erezyonu hakkında uzmanlar bazı önemli noktaların altını çizdi.
Asitli yiyecek ve içeceklerin yol açtığı ve diş sert dokularında görülen aşınmalar olarak tanımlanan asit erozyonunun, diş çürüğü ile beraber yüzyılın en önemli diş sağlığı sorunudur. Bunun yanı sıra mide rahatsızlıklarına bağlı olarak meydana gelen reflü sonucu veya efervesanlı ilaç ve vitaminlerin yoğun kullanılması veya ağızda emilerek kullanılan çeşitli pastiller sonucu ağız pH’sı düşerek, diş sert dokularında erozyon meydana gelebilir.
Uzmanlar bu rahatsızlığın son yıllarda özellikle ön plana çıkmasının nedenini, en başta yemek yeme ve içme alışkanlıklarının değişmesine bağlıyorlar.Günlük hızlı yaşam temposu içerisinde ayak üstü yemeler, bu yiyecekleri yerken kullanılan içecekler, bu içeceklerin içeriklerinde bulunan asit ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Birçok insan dişlerini sabah-akşam florürlü diş macunu ile fırçalayıp, bakteri plağı denilen oluşumu dişleri üzerinden uzaklaştırabilseler de günlük yaşantı içerisinde herhangi bir saat içinde aldıkları asitli yiyecek ve içecekler, bu sert dokularda aşınmalara yol açıyor. Asitli içeceklerin yemek öğünleri arasında tüketilmesi dişlerdeki erozyonu artırıyor.
Diş erozyonu belirtileri ise şöyle görülüyor; ağız boşluğu içerisindeki asidin diş minesini aşındırmaya başlamasıyla önce aşırı hassasiyet ve sonraki aşamalarda, dişlerde sarı lekeler, şeffaflık, diş uçlarında çatlaklar ve daha sonra da aşınmaların devamı ile diş yüzeyinde de çukur alanlar oluşuyor. Bireyi en çok rahatsız eden husus ise hassasiyettir. Sıcak veya soğuk yiyecekler ciddi bir şekilde dişte hassasiyete yol açar. Asit erozyonun etkileri hemen ortadan kaldırılamaz. Hastanın erozyonun etyolojisi için diş hekimine gitmesi gerekir. Hastalığın başlarında koruyucu önlemlerle kolayca tedavi edilebilen erozyon, etki ciddi boyutlara ulaşırsa, etkilenen dişlerin şeklinin ve işlevlerinin düzeltilmesi ve korunması için adesif diş tedavisine ihtiyaç duyulur.
Asit Erezyonuna Karşı Önlemler;
Diş fırçalamak ağız hijyeninin korunmasında ve dişlerin çürümesinin önlenmesinde çok önemlidir, ama asitli yiyecek ve içecek tüketiminin hemen ardından diş fırçalamak erozyonu artırır.
Özellikle bu tür içecekleri veya yiyecekleri tüketenler, ağızlarını temiz hissetmek için hemen gidip dişlerini fırçalıyorlar. Bu, aşınmanın hızlanmasına yol açar. Kişi, bu tür asitli yiyecek ve içecekleri tükettikten sonra ağız ortamının pH’sını yükseltmek için bir yudum su alabilir, nötr bir içecekle ağzını çalkalayabilir.
Dişleri, ağız ortamı asitli durumdan kurtulduktan sonra fırçalanması daha doğru olur.
Ağız hijyeniniz için sabah ve akşam dişlerinizi fırçaladıktan sonra Nasoral ağız gargarası kullanabilirsiniz.
İçecekleri tüketirken pipet kullanın
Meşrubatları hızlı için, uzun sürede küçük yudumlar alarak içmekten sakının
Gazlı içecekleri köpüklerini yok etmek için ağzınızda tutmayın ya da ağzınızda çalkalamayın.
Asitli yiyecek ve içeceklerin yol açtığı ve diş sert dokularında görülen aşınmalar olarak tanımlanan asit erozyonunun, diş çürüğü ile beraber yüzyılın en önemli diş sağlığı sorunudur. Bunun yanı sıra mide rahatsızlıklarına bağlı olarak meydana gelen reflü sonucu veya efervesanlı ilaç ve vitaminlerin yoğun kullanılması veya ağızda emilerek kullanılan çeşitli pastiller sonucu ağız pH’sı düşerek, diş sert dokularında erozyon meydana gelebilir.
Uzmanlar bu rahatsızlığın son yıllarda özellikle ön plana çıkmasının nedenini, en başta yemek yeme ve içme alışkanlıklarının değişmesine bağlıyorlar.Günlük hızlı yaşam temposu içerisinde ayak üstü yemeler, bu yiyecekleri yerken kullanılan içecekler, bu içeceklerin içeriklerinde bulunan asit ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Birçok insan dişlerini sabah-akşam florürlü diş macunu ile fırçalayıp, bakteri plağı denilen oluşumu dişleri üzerinden uzaklaştırabilseler de günlük yaşantı içerisinde herhangi bir saat içinde aldıkları asitli yiyecek ve içecekler, bu sert dokularda aşınmalara yol açıyor. Asitli içeceklerin yemek öğünleri arasında tüketilmesi dişlerdeki erozyonu artırıyor.
Diş erozyonu belirtileri ise şöyle görülüyor; ağız boşluğu içerisindeki asidin diş minesini aşındırmaya başlamasıyla önce aşırı hassasiyet ve sonraki aşamalarda, dişlerde sarı lekeler, şeffaflık, diş uçlarında çatlaklar ve daha sonra da aşınmaların devamı ile diş yüzeyinde de çukur alanlar oluşuyor. Bireyi en çok rahatsız eden husus ise hassasiyettir. Sıcak veya soğuk yiyecekler ciddi bir şekilde dişte hassasiyete yol açar. Asit erozyonun etkileri hemen ortadan kaldırılamaz. Hastanın erozyonun etyolojisi için diş hekimine gitmesi gerekir. Hastalığın başlarında koruyucu önlemlerle kolayca tedavi edilebilen erozyon, etki ciddi boyutlara ulaşırsa, etkilenen dişlerin şeklinin ve işlevlerinin düzeltilmesi ve korunması için adesif diş tedavisine ihtiyaç duyulur.
Asit Erezyonuna Karşı Önlemler;
Diş fırçalamak ağız hijyeninin korunmasında ve dişlerin çürümesinin önlenmesinde çok önemlidir, ama asitli yiyecek ve içecek tüketiminin hemen ardından diş fırçalamak erozyonu artırır.
Özellikle bu tür içecekleri veya yiyecekleri tüketenler, ağızlarını temiz hissetmek için hemen gidip dişlerini fırçalıyorlar. Bu, aşınmanın hızlanmasına yol açar. Kişi, bu tür asitli yiyecek ve içecekleri tükettikten sonra ağız ortamının pH’sını yükseltmek için bir yudum su alabilir, nötr bir içecekle ağzını çalkalayabilir.
Dişleri, ağız ortamı asitli durumdan kurtulduktan sonra fırçalanması daha doğru olur.
Ağız hijyeniniz için sabah ve akşam dişlerinizi fırçaladıktan sonra Nasoral ağız gargarası kullanabilirsiniz.
İçecekleri tüketirken pipet kullanın
Meşrubatları hızlı için, uzun sürede küçük yudumlar alarak içmekten sakının
Gazlı içecekleri köpüklerini yok etmek için ağzınızda tutmayın ya da ağzınızda çalkalamayın.
Topuklu giyen bayanlar dikkat
Ayak Sağlığı Uzmanı (podiatrist) İsmail Tuncel, Bir kadının 1 saat yüksek topuklu ayakkabı ile yürümesi, 12 saat dar bir ayakkabı ile yürümesine eşdeğerdir dedi.
Bursa'da sahibi olduğu Ayak Sağlığı Merkezi'nde hizmet veren Tuncel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ayaklarda açığa çıkabilecek sorunlara karşı vatandaşın yeterince bilgi sahibi olmadığını söyledi. Tuncel, her şeyin başının sağlık, sağlığın da başının "ayak" olduğunu dile getirdi.
Türkiye'de sınırlı sayıda podiatrist olduğunu öne süren Tuncel, "Bu konuda eğitim almamış kişilerce yapılan bakımlarda yöntem farklılıklarından dolayı hastaların çoğu, gereksiz yere acı çekiyor. Tırnak batığı ve nasır alma gibi operasyonlar, steril ortamlarda yapılmadığı takdirde bulaşıcı hastalıklara yol açmaktadır" dedi.
-Batık tırnağa 20 dakikalık tedavi-
Ayak sağlığı üzerine 2006'da Antalya Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitimini tamamladığını dile getiren Tuncel, şunları söyledi:
"Bu tarihten itibaren, ayaklarında sıkıntı olan binlerce kişiyi iyileştirdim. Şu ana kadar olumsuz bir durumla karşılaşmadım. Batık tırnak gibi durumlarda 20 dakika süren bir tedavi yöntemimiz var. Kişinin ilk önce ayak yapısını çözüyor, ardından elle tedavi yöntemine başlıyoruz. Sinir uçlarını bloke ediyoruz ve hasta ayağa kalktığında bale yapacak veya futbol oynayacak kadar iyileşiyor."
-Topuklu giyen kadınlar dikkat-
Tuncel, topuklu ayakkabı giyen kadınların çok dikkatli olması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bir kadının, 1 saat yüksek topuklu ayakkabı ile yürümesi, 12 saat dar bir ayakkabı ile yürümesine eşdeğerdir. Bir bayanı ele alalım, özel günlerde 10-15 santimetre yüksekliğinde topuklu ayakkabı giyiyor. Bu bayanının 12 saat dar bir ayakkabı giymesi, 1 saat topuklu giymesi ile aynıdır. Bu süre zarfında vücudunun görebileceği zarar, 12 kat daha fazladır. Bu kişide tırnak batığı, mantar, parmakta deforme, ayakta duramama ve yürüyüş bozukluğu sorunları başlar. Bir kadının baldır yapısı 2 duble bardak görünümündedir, ama topuklu giyen kadınların baldırının yapısı tek duble görünümüne dönüşür. Baldır kasları küçüldüğü için kasları süzülmeye başlar. Ayakta şekil bozuklukları çıkar, vücutta kamburluk oluşabilir, bel ve varis sorunu arkasından gelir."
-Baş ağrısının en büyük nedeni batık tırnak-
Türkiye'de çalıştığı işe göre 6, 12, 24 saat ayakkabısını hiç çıkarmayan kişiler olduğuna dikkat çeken Tuncel, şöyle devam etti: "Bazıları da 'Ayakları ayakkabının içinde görünmüyor' diye bu konuyu hiç ciddiye almaz. Hastanelerdeki operasyonların ardından hasta 3 gün uyuyamıyor, 20 gün ayakkabı giyemiyor. Bunu bilen kişiler de bu sıkıntıları çekmemek uğruna tedavi olmuyor. Bize geliyorlar ve bunların büyük çoğunluğu başının ağrıdığı söylüyor. Ayak filmini çekiyoruz ve kesinlikle görüyoruz ki; bu baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biri batık tırnaklar. 6 çeşit batık tırnak şekli vardır. Biz bu incelemeleri yaptıktan sonra tedavi yöntemine geçiyoruz. Batık tırnak yanlış ayakkabı ve çorap kullanımı, ağızdan alınan tablet ve hatalı tırnak kesimi gibi işlemlerin ardından yavaş yavaş oluşur. Devamında çok şiddetli baş ağrıları başlar. Hastalarımızın tamamı batık tırnak tedavisinin ardından bağ ağrısı şikayeti geçtiği için binlerce teşekkür ediyor." Podiatrist Tuncel, Türkiye'de ayakkabı giyme kültürünün gelişmediğini belirterek, "Bazı kişiler arkadaşlarından gördüğü ayakkabıyı hemen satın alıp giyiyor. Bu çok yanlış. Herkes hayatında bir kere de olsa podiatriste gitmeli ve kendisine uygun ayakkabı seçimini yapmalıdır. Kişilerin ayaklarına biz, Mısırlı, Romalı, Yunanlı, Türk ayağı gibi isimler koyarız. Hastalarımızın ayaklarının taraklı, taraksız olmasına göre ayakkabı seçiminde yardımcı oluruz. Ayak filmini çekeriz ve ayağından aldığımız ip uçları ile o kişiyi belki de çok iddialı olacak ama kendisinden daha iyi tanırız" diye konuştu. Kaynak AA.
-Baş ağrısının en büyük nedeni batık tırnak-
Türkiye'de çalıştığı işe göre 6, 12, 24 saat ayakkabısını hiç çıkarmayan kişiler olduğuna dikkat çeken Tuncel, şöyle devam etti: "Bazıları da 'Ayakları ayakkabının içinde görünmüyor' diye bu konuyu hiç ciddiye almaz. Hastanelerdeki operasyonların ardından hasta 3 gün uyuyamıyor, 20 gün ayakkabı giyemiyor. Bunu bilen kişiler de bu sıkıntıları çekmemek uğruna tedavi olmuyor. Bize geliyorlar ve bunların büyük çoğunluğu başının ağrıdığı söylüyor. Ayak filmini çekiyoruz ve kesinlikle görüyoruz ki; bu baş ağrılarının en büyük sebeplerinden biri batık tırnaklar. 6 çeşit batık tırnak şekli vardır. Biz bu incelemeleri yaptıktan sonra tedavi yöntemine geçiyoruz. Batık tırnak yanlış ayakkabı ve çorap kullanımı, ağızdan alınan tablet ve hatalı tırnak kesimi gibi işlemlerin ardından yavaş yavaş oluşur. Devamında çok şiddetli baş ağrıları başlar. Hastalarımızın tamamı batık tırnak tedavisinin ardından bağ ağrısı şikayeti geçtiği için binlerce teşekkür ediyor." Podiatrist Tuncel, Türkiye'de ayakkabı giyme kültürünün gelişmediğini belirterek, "Bazı kişiler arkadaşlarından gördüğü ayakkabıyı hemen satın alıp giyiyor. Bu çok yanlış. Herkes hayatında bir kere de olsa podiatriste gitmeli ve kendisine uygun ayakkabı seçimini yapmalıdır. Kişilerin ayaklarına biz, Mısırlı, Romalı, Yunanlı, Türk ayağı gibi isimler koyarız. Hastalarımızın ayaklarının taraklı, taraksız olmasına göre ayakkabı seçiminde yardımcı oluruz. Ayak filmini çekeriz ve ayağından aldığımız ip uçları ile o kişiyi belki de çok iddialı olacak ama kendisinden daha iyi tanırız" diye konuştu. Kaynak AA.
Uykuya dalmak için 5 doğal yöntem
Aklınızı meşgul eden o kötü düşüncelerden kurtularak mışıl mışıl bir uykuya dalmanın 5 doğal yöntemini öğrenmek isterseniz, galerimize göz atın !
Çok yorgun olmanıza rağmen bedeninizin uykuya dalamaması ne kötüdür değil mi? Yapılan araştırmalara göre her 5 kişiden birinde uyku sorunu var. Erkekler bu konuda daha sıkıntılı durumdalar. Psikolojik veya tıbbi nedenler, hangisi olursa olsun, altta yatan sebebi tespit etmek, bu sorunla baş etmek için büyük önem taşıyor. Sürekli ilaçlarla uyumaya çalışmak sadece sizi bağımlı yapar.
Eğer kişilik olarak gergin ve stresli biriyseniz, uykuya dalmanız zorlaşabilir. Bunun için terapi alabilir veya hipnoz yoluyla tedavi görebilirsiniz. Bunun için doktorunuza danışın.
En bilinen gevşeme yöntemi sıcak bir banyo yapmaktır. Ylang ylang, sandal ağacı ve lavanta gibi sakinleştirici yağlardan destek alabilirsiniz. Vücudun uyku noktalarını akupunktur üzerinden öğrenirseniz, o noktalara baskı yaparak gevşeme durumu yaratabilirsiniz.
Kepekli tahıllar, kaju fıstığı, muz, kakao tozu ve buğday kepeği bazlı kahvaltılık tahıllar ile sıcak süt gibi magnezyum açısından zengin ürünleri tüketmek uyumanızı destekler.
Kediotu, papatya, lavanta, kırmızı çalı çayı, ıhlamur, şerbetçiotu ve tutku çiçeği çaylarını kullanın. Onların etkisi yüzyıllardır ispatlanmıştır.
Vücudunuzun oksijene ihtiyacı olduğunu unutmayın. Yatak odanızı iyi havalandırın. Işıkları kapatın, sessiz bir ortamda uyumaya çalışın. Aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkmak da uykunuzu düzenler.
Ne yapsanız uykuya dalmakta zorluk çekiyorsanız, iyi bir terapistle görüşün ve aklınızı kurcalayan sorunları konuşarak paylaşın. Ayrıca size özel bir egzersiz programı hazırlayarak, uyku durumunuzun düzenlenmesini sağlayın.
Topuklu ayakkabı almanın püf noktaları
Kadınlar için topukluların yeri ayrıdır. Kendimizi topuklu ayakkabıyla daha güzel, çekici ve güçlü hissederiz, kendimize güvenimiz artar. Oysa bu bir paradoks… Çünkü bizi mutlu eden topuklar, çoğu kez acı çekmemize yol açar. Günün sonunda ağrıyan ayaklarımızla yürümekte zorluk çekeriz.
Halbuki işin püf noktasını bilince, “mutluluk veren acı”, “mutluluk veren keyfe” dönüşür. Üstelik pek bilinmemekle birlikte, sağlıklı bir topuklu ayakkabı tüm bacak kaslarının çalışmasına yardımcı olur.
Türkiye’nin önemli ökçe üreticilerinden Ce-Plast, hem rahatına, hem de şıklığına önem veren kadınların sağlıklı bir şekilde topuklu ayakkabı kullanabilmeleri için püf noktalarını anlattı:
Ayakkabının malzeme kriterleri
Satın aldığınız ayakkabının malzemesine ve kalitesine dikkat edin. Ayakkabının iç kısmının çok kaygan ve sert olmaması gerekiyor. Ayrıca ayağınızın doğal yapısıyla uyum göstermeli. Ayakkabının uzunluğu ve genişliği, ayağınızla orantılı olmalı.
Akşam ayakkabı alın
Akşam saatlerinde ayakkabı almaya özen gösterin. Çünkü günün yorgunluğunu taşıyan ayaklar, hangi ayakkabı da rahat edeceğini daha iyi seçer. Ayak numaranızı yaşınız ilerledikçe kontrol edin. Ayakkabınızı ayakta deneyin. Ayrıca iki çifti de deneyin; çünkü her iki ayağın ölçüleri aynı olmayabilir. Ayakkabıyı denerken, yüksek topuk nedeniyle ayağınızın ne kadar öne kaydığına dikkat edin. Eğer, ayakkabıyı giydiğinizde, topuğunuzun arkasında işaret parmağınızın rahatlıkla sığacağı kadar boşluk kalıyorsa, ayağınız fazlasıyla öne kaymıştır ve o ayakkabı ayağınıza iyi uymuyor demektir.
Parmaklarınızı açıkta bırakın
Ayak tabanınızda ağrı varsa, ayakkabının içine, ortopedik tam bir tabanlık yerleştirin veya topuklu ayakkabılarla uzun süre ayakta duruyorsanız, ayakkabının ön tarafında silikon metatars yastıkçıkları kullanın. Her gün farklı yükseklikte topuklu ayakkabı giyilmesi de, ağrılarınızı azaltır. Parmaklarda nasır oluşmasını önlemek için, parmakları açıkta bırakan yüksek topuklu ayakkabıları tercih edin.
Güçlendirilmiş ve geniş topuk tercih edin.
Her gün aynı ayakkabıyı giymeyin
Her gün aynı ayakkabıyı giymeyin, mutlaka bir gün ara verin. Koruyucu ayak malzemeleri kullanın. Tırnaklarınız küt kesin ve fazla uzatmayın, kenarlarını yuvarlamayın. Ayaklarınıza mutlaka tam uyan ayakkabı giyin. Ayakkabının ayağınıza zamanla oturmasını beklemeyin, ayakkabılar giydiğiniz anda rahat olmalı. Astar kullanılmayan ayakkabılar daha rahat ve yumuşak oluyor, ancak bazen ayağınızı ilk birkaç kullanımda boyama riski de taşıyor. Bu boyama, zaman içinde geçiyor. Ayakkabınızı üstü hakiki deri, sıkı konçlu, içi yastıklı ve ayak parmakları kısmının esnek olacağı şekilde seçin. Güçlendirilmiş ve geniş topukları tercih edin.
İdeal topuk boyu 5 cm
Ayakkabılar mokasen tipli olmalı, geniş kalıplı, içinde ayağımızın sıkışmadığı ayakkabılar kullanılmalı. Topuk boyu 5 santimetreyi aştığında, gün sonunda ayaklarınızın yorulduğunu hissedebilirsiniz. Eğer gün boyu topuklu ayakkabı giyecekseniz, topuk boyunuz bu uzunluğu aşmamalı.
İşte, bu püf noktalarına dikkat ettiğimiz sürece topuklu ayakkabılarla konforlu bir şekilde yürüyebiliriz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)